4 Ocak 2015 Pazar

Çiçek Hastalığı Nedir Belirtileri


Sizler için çiçek hastalığı nedir, çiçek hastalığı nedenleri, çiçek hastalığı belirtileri hakkında yazı hazırladık.İyi okumalar.

Çiçek Hastalığı Nedir



Çiçek virüsü olarak bilinen bu rahatsızlık pek eski zamanlardan beri dünya üstünde geniş salgınlar yaparak insanların gözünü korkutmuş olan, her yaşta, her cinste görülebilecek olan bulaşıcı hastalıklardan birisidir.Aşının icadından ve korunma tedbirlerinin anlaşılmasın­dan sonra salgınlar durmuş, hastalığın ortaya çıkması çok nadir bir hale gelmiştir.

Çiçek Hastalığı Nedenleri 


Çiçek virüsü oldukça dayanıklıdır. Soğukta uzun müddet canlılığını muhafaza eder.Anasının karnında olan çocuktan, eğer yaşayabilirse, yüz elli yaşındaki ihtiyara kadar her yaştaki insanlar, bağışıklık­ları yoksa çiçek hastalığına tutulabilirler. Kimseyi affetmeyen bir hast­alıktır.Bağışıklık ancak hastalığı geçirmekle veya çiçek aşısı ile aşılanmak suretiyle sağlanmış olur.Bulaşma kaynağı çiçek hastalığına tutulmuş hastalardır. Hastaların ağız ve boğazlarında bulunan çiçek yaralarındaki mikroplar, öksürük ve aksırıklar sırasında fırlayan tükürük damlacıkları ile etrafa saçıldıkları gibi, deri üstündeki çıban­ların cerahat ve döküntüleri de hastalığın bulaşmasına sebep olurlar.Çiçek virüsü dayanıklı olduğu için hastanın çamaşırları, yatak ve yemek takımları, ev eşyası, meskenler, hasta taşıyan taşıtlar, temizlenmedikleri takdirde, bulaşmada rol oynayabilirler.Çiçek bulaşmasında kara sineklerin de büyük önemi vardır. Çiçekli hastaların vücutlarına konarak oralardan aldıkları çiçek virüsünü uzak mesafelere kadar taşıyıp başkalarına da kolaylıkla bulaştırabilirler.Birbiriyle münasebeti yokmuş gibi görünen ve birbirinden uzak mesafelerde ortaya çıkan çiçek vakalarında karasineklerin büyük rolü mevcuttur.Çiçek virüsü sağlam insanın derisi veya burun, boğaz muhat gışaları üzerindeki ufak sıyrık ve yaralardan içeriye girmek suretiyle hastalığı hâsıl eder. Virüsü havadaki tozların teneffüsü hastalığı kolaylıkla bulaştırır.

Çiçek Hastalığı Belirtileri

Virüs vücuda girdikten (10 - 12) gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkmaya başlarlar.Başlangıç devrinde hastalık birdenbire bir üşüme, titreme ve ateş yükselmesiyle kendisini belli eder. Hasta, vücudunda kırıklıklar ve ağrılar duyar. Bilhassa kalça ve bel ağrıları dikkati çekecek derecede fazladır. Bulantı ve kusmalar olur. Hastanın dili paslanır, genel durumu fenalaşır. Gün geçtikçe hastalık ağırlaşır.

İkinci güne doğru dirseklerde, kasıklarda, koltuk altlarında kızıl lekeleri gibi genişçe, kırmızı lekeler ortaya çıkar. Üçüncü günde, hastanın yüzünden başlamak üzere, kızamık lekelerine benzeyen ufak, kırmızı kabarcıklar peyda olur. Bunlar, az zamanda, kollara ve bacaklara doğru yayılırlar.
O sırada ateş biraz düşmüş, hastanın durumu hafiflemiş gibi görünür. Fakat zaman geçtikçe döküntüler daha barizleşir. Üzerleri kabararak içlerinde su toplamağa başlar. Birkaç gün sonra döküntülerin içindeki kirli sarımtırak su, koyulaşarak cerahat haline gelir. Bunların her biri içi irin dolu bir çıban olur. 

Biraz düşmüş olan ateş o sırada yeniden yükselir. Her tarafa yayılan ve gittikçe sıklaşan çıbanların tesiriyle hastanın yüzü şişer, gözleri kapanır. Çiçek çıbanları yalnız deride değil, başın saçlı kısmında, ağız, burun içinde de çıkarlar. Göz içinde çıkarlarsa gözü harap ederler. Bu çıbanlar, hastaya şiddetli kaşıntı ve büyük bir rahatsızlık verirler.

Bu çıbanlar bazı hastalarda o kadar sıklaşır ki vücudun her tarafı, sıvama, çiçek çıbanlarıyla kaplanır. Bu çıbanların çatlamasıyla ortaya çıkan cerahatli akıntılardan fena bir koku yayılır. Hasta dalgın, ateşli, ağır ve korkunç bir manzara gös­terir. Bir takım hastalar bu ağır tablo içinde, şuurlarını kaybederler, abuk sabuk söylenir, yataktan kalkmak, atılmak isterler. Büyük bir sıkıntı içinde çırpınır, dururlar.

Bazısında çıbanların içine kan sızmasından dolayı, bunlar koyu, morumtırak kırmızı bir renk alırlar. Bu hal kanın bo­zulmasından ileri geldiği için böyle hastaların akıbeti tehlikeye düşmüş sayılır.


Bütün vücudun zehirlenmekte olduğunu gösteren bu şekle (kara çiçek) adı verilmiştir.


Hastalığın (12 - 13) üncü günlerine doğru çıbanlar kurumaya, kabuklanmaya başlarlar. Hastanın ateşi düşer, bu suretle hastalık sona ermiş olur.


Çiçek çıbanları kuruyup kabuklan döküldükten sonra deri üstünde, bilhassa yüzde, bütün ömür boyunca devam edecek olan, yara izleri kalır ki buna (çiçek bozuğu) veya (çopurluk) derler. Bu hal insanların yüz güzelliğini bozan fena bir arızadır.


Çiçek hastalığı sırasında hastalığın şiddetinden dolayı kalp ve damar sisteminin felce uğraması, kanın zehirlenip bozulması en tehlikeli durumlarındandır. Bundan başka gözlerde, kulaklarda meydana gelerek sağırlık ve körlükle neticelenen ağı durumlarıda vardır.

Çiçek Hastalığı Tedavisi

Hastayı sağlamlardan ayırarak tedavi etmek, hatta bir hastaneye yatırmak lazımdır. Hastanın odası havadar, temiz ve sessiz olmalıdır. Bu odaya hastaya bakanlardan başkası girmemelidir. Girenler de hastanın bakımı bittikten sonra sırtlarındaki gömleği çıkarmalı, bu gömlekle başkalarının yanına girmemeli ve bu gömleği temizlemedikçe başka yerde giymemelidirler. Bütün hastalık müddetince hastanın vücudu, ağzı burnu, yatak ve yemek takımları gayet temiz tutulmalıdır.
Gıdalar hafif, sulu ve besleyici maddeler arasından seçilmelidir. Kalbin, damarların kuvvetlenmesine yarayacak ilaçların doktor tarafından tatbiki lazımdır. (Sulfamid) ve (Peni­cilin) gibi ilaçların ağızdan vermek, şırınga etmek veya merhem ve toz halinde çıbanlara sürmek suretiyle kullanılmasından büyük faydalar sağlanabilir.

Gerçi yapılan tecrübeler bu ilaçların doğrudan doğruya çiçek virüsü üzerine bir tesiri olmadığını göstermişse de çiçek çıbanlarının ortaya çıkıp dışarıdaki cerahat (mikroplarının bu çıbanlara karışmasıyla meydana gelen ve hastanın halini ağırlaştıran iltihapları önlemek ve ortadan kaldırmak için bu ilaçların büyük faydası vardır. 


Çiçek Hastalığından Korunma Yolları



Sağlamların hastalarla temas etmemesi en başta gelen tedbirdir. Hastanın çamaşırları, yatak ve yemek takımları gayet sıkı bir dezenfeksiyona tâbi tutulmalıdır. Karasineklere karşı şiddetli bir savaş açılmalıdır. Hastaya bakanlar kendilerini gayet temiz tutmalı, hastalığı başkalarına nakletmemeğe gayret etmelidir.


Hastalar ancak (40 - 45) gün kadar tecrid ve tedavi edildikten, vücutlarında hiç bir yara ve kabuk kalmayıp tamamen iyileştikten, birkaç sıcak banyo ile güzelce temizlendikten sonra odalarını terk edebilirler. Bütün bu ted­birlerle beraber en kesin korunma çaresi (çiçek aşısı) ile aşılanmaktır. Çiçek aşısı bugün doktorluğun insan sağlığına hizmet eden en kıymetli buluşlarından birisidir. Çiçek hastalığının uzun asırlar süren salgınları ancak bu aşı sayesinde durdurulmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder